Doğadan ilham alan bir fotoğraf, izleyeni büyüleyip hayran bırakabilir; ancak günümüzde gelişmiş düzenleme araçları ve yapay zeka algoritmaları, bu büyüyü bazen gerçeklikten kopuk bir illüzyona dönüştürüyor. Özellikle sosyal medyada paylaşılan manzara görüntüleri, renk doygunluğunu abartılı şekilde yükselten filtreler, eklenen dramatik gölgeler ve adeta tablo kıvamına getirilen sahneler sayesinde, izleyicide bu atmosferi birebir deneyimleme isteği uyandırıyor. Ne var ki, ormanın çığlık atan yeşili ya da gölün pürüzsüz cam gibi yansıması çoğu zaman “yapay” bir gerçeklikten ibaret.
Fotoğraf düzenleme yazılımlarının gelişimi, kullanıcılarına pratik çözümler sunarken, aynı zamanda sahte imajlar yaratmanın da kapılarını araladı. Bir orman manzarasını adeta büyülü kılan renklere, üç boyutlu sis efektlerine ya da gökyüzünü pembe bulutlarla bezenmiş şekilde yeniden tasarlayan bu araçlar, gerçeğin ham dokusunu örten zahmetsiz cilalarla dolu. Üstelik son zamanlarda popülerleşen yapay zeka destekli “dolgu” ve “çerçeve genişletme” teknolojileri, kompozisyon dışı öğeleri ekleyip çıkararak fotoğrafı kökten değiştirebiliyor. Böylece doğada asla karşılaşamayacağımız kompozisyonlar; örneğin gün batımının turuncusunu gölden yansıyan ağacın ardında canlandırmak veya heybetli bir dağın zirvesini bulutların hemen üstüne yerleştirmek mümkün hale geliyor.
Bu uygulamaların yaygınlaşmasıyla birlikte, izleyici kitlesinin gerçeği gerçekleştirenden ayırt etme yetisi zayıflıyor. Sosyal medyada hızla dolaşıma giren bu “mükemmel” kareler, bireylerde sanki her doğa gezisinde bu düzeyde kusursuz manzaralarla karşılaşmak zorundaymış hissi uyandırıyor. Sonuçta bir fotoğraf albümüne bakmak ile eşsiz bir orman yürüyüşüne çıkmak arasındaki fark, sadece görsel olarak değil, ruhsal olarak da büyük. Sahte kusursuzluk tuzağına düşenler, gerçekte basit bir ağaç gölgesi veya hafifçe dalgalanan bir su yüzeyini bile “yetersiz” bulabiliyor.
Doğayı olduğu gibi kabul etmek; bazen buruşturulmuş yaprak, bazen de suda beliren küçük bir kuşun yansımasıdır. Fotoğraf düzenleme ve yapay zekânın cazibesine kapılıp, abartılı bir sahnenin büyüsüne kendimizi teslim etmek kolay olabilir. Ancak gerçek güzelliği yakalayabilmek için, yaşadığımız anı olduğu haliyle kaydetmeyi öğrenmek, her filtreyi ardımızda bırakıp çıplak hakikatle yüzleşmek gerekiyor. Bu sayede hem doğanın büyüsünü samimi biçimde hissedebilir, hem de fotoğrafın bize sunduğu anıyı daha değerli kılabiliriz.
https://www.vmcdn.ca/f/files/notl/owen-bjorgan-moose.jpg;w=1045;h=616;mode=crop
Bir yanıt yazın